Fransa eski başbakanlarından Jules Ferry, ülkesine zorunlu eğitimi (1882) getiren enteresan bir kişilik. Sömürgeciliğin önde gelen teorisyenlerinden biri olan Ferry “hangi amaçla zorunlu eğitimi getirdi” diye düşünüyorum.
İnsan Hakları Bildirgesi’nin okunduğu Fransız Meclisi’nde, Fransız Devrimi’nden bir asır sonra, “Biz medeniyet götürüyoruz” kılıfından bahsettiği bir konuşması var. Merak ederseniz Roger Garaudy’nin Yobazlıklar kitabında bu konuşmasına tepki gösterenlere verdiği yanıtları bulabilirsiniz. Resmi Gazete’de yayınlanan tartışmaların sonunda “Açık ve net olarak demeliyiz ki, gerçekte üstün ırklar aşağı ırklar karşısında bir hakka sahiptirler” cümlesini kuran Jules Ferry, neden zorunlu eğitimin ateşli bir savunucusu ve kurucusu olabilir?
1789 Fransız Devrimi’nden, ardından gelen 1871’de Paris ayaklanması ile Paris’i iki ay ele geçirip yöneten Paris Komünü’nden korkan toprak sahipleri ve soyluların, ayrıcalıklarını korumak için eyleme geçmesi, planlar yapması çok doğal bir refleks. Dinin mutlak otoritesinin sarsıldığı bu dönemde yerine ne koymayı düşünmüş olabilirler?
Sömürgeciler, artık dinin arkasına saklanamayacaklarını anlayınca “ilkel halklara” laik ve bilimsel medeniyet sunmaya karar vermiş gibi görünüyorlar. Zaten artık sadece asker ve işçiye ihtiyaçları vardı. Halk kitlelerini ne kadar erken emir-itiat sistemine sokarsanız, beyinlerini ne kadar erken yıkamaya başlarsanız o kadar iyi. Yoksa Allah korusun düşünmeye başlarlar 🙂
Günümüzde işçi, ister vida sıksın ister CEO olsun sadece bir piyon. Onların emrinde çalışıyoruz. Çocuklarımızı onların okullarına yollamak için yarıştırıyoruz. Sırf daha yüksek maaşlı köleler olsunlar diye.
Medeniyet götürme kılıfıyla, sistemli olarak aşağı görülen memleketlerin en zeki gençlerinin nasıl kendi topraklarına yabancılaştırıldıkları, yerele karşı sistemin adamı haline getirildikleri gün gibi aşikar. Hala göremeyen varsa yakında arşivdekiler servis edilmeye, ekranlarda kanıtlarıyla tartışılmaya başlanır gibi geliyor bana.
John Taylor Gatto’nun Eğitim Bir Kitle İmha Silahı kitabında “Zorunlu eğitimde esas amaç mümkün olduğunca fazla sayıda bireyi, tehdit oluşturmayacak bir düzeyde tutmak, başkaldırı ve özgünlüğü öldürmektir” diye yazar.
Sorgulamayı seven, neden sonuç ilişkilerinin peşine takılmış, eğitimin önemine inanan biri olarak mevcut okul sistemine karşıyım. Tüm okullar çocuğu köreltmeye, içindeki yaratıcı alevi söndürmeye alet oluyorlar. Bu sistem çocuğa düşman çünkü ondan korkuyor. Onun için gittikçe daha erken yaşta, daha uzun saatler boyunca hapsetmeyi amaçlıyor. Biliyor ki güvenle bağlılık geliştiren, annesiyle ve tabiatla yeterli zaman geçiren bir çocuk öyle kolayca boyunduruk altına alınamaz.
Konu uzun. Sanayi Devrimi’yle annesinin kucağından alınıp maden ocaklarına indirilen beş yaşındaki çocuklardan başlamak gerekiyor belki de ya da daha konuşmaya bile başlamadan ekrana kilitlediğimiz çağımız bebeklerinden. Yetişkin olarak hepimiz sorumluyuz çocukların başına gelenlerden. Onları biz savunmayacaksak kim savunacak?